Futbol severler iyi bilir…
Süper Lig yıllardır iki takımın hâkimiyetinde dönen bir tiyatroya dönüşmüş durumda.
Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki rekabet bazen sahada, bazen de Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) koridorlarında kıyasıya sürerken, diğer takımlar kendilerini adeta figüran rolüne bürünmüş gibi hissediyor.
Peki, bu durum size bir yerden tanıdık geliyor mu?
Mesela gökyüzünde?
Evet, yanlış duymadınız!
Türk sivil havacılığı da adeta iki takımlı bir lig haline geldi. Bu ligdeki takımlar ise Türk Hava Yolları (THY) ve Pegasus Havayolları…
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) de bu iki havayolu şirketine odaklanmış, onların talepleri doğrultusunda hareket eden adeta bir “federasyon” gibi çalışıyor.
Oysa havacılıkta da futbol gibi rekabet olmalı, farklı takımlar (şirketler) boy göstermeli, rekabetin getirdiği kalite artışıyla hem yolcuların yüzü gülmeli hem de bilet fiyatları biraz cebe dost olmalı.
Şöyle bir geçmişe bakalım…
Bir zamanlar İstanbul Havayolları, Onur Air, Atlasjet, MNG, Green Air, Maş Air gibi şirketler gökyüzünde süzülüyordu. Hem de serbest rekabet ortamlarının tam olmadığı, havacılık faaliyetini yerine getirebilmek için şirketlere bin bir güçlük çıkarıldığı 1980-90 ve 2000’li yılların başlarına denk gelen bir dönemdi bu süreçler.
O dönemlerde rekabet vardı, alternatifler çoktu, hizmet kalitesi yüksekti. Bugün ise THY’nin alt markası Ajet, charter şirketleri Corendon ve SunExpress haricinde rekabet edebilecek oyuncu neredeyse kalmadı.
Çark nasıl işledi ve nasıl bu duruma gelindi bunun izahını yapmak için “Derin ilişkilerin” geriye dönük araştırılması gerekir. Ancak, buna cesaret edebilecek şirketlerin başlarına gelebilecekleri kestirmek hiç de zor değil. Durum böyle olunca “meydanlar” devlet destekli THY ve “özel sektör” avantajını kullanan Pegasus’a kalıyor ister istemez…
Peki, neden?
Cevap basit: Yeni havayolu şirketleri kurulmak istese bile önlerinde aşılması gereken dağ gibi engeller var. SHGM, yeni şirketlerin lisans almasını kolaylaştırmıyor, aksine süreci zorlaştırıyor. Hal böyle olunca piyasada THY ve Pegasus’un borusu ötüyor.
Oysa ki gelişmiş ülkelerde durum böyle değil. Avrupa’da, ABD’de havacılık sektöründe rekabet üst düzeyde. Devlet, sadece birkaç firmaya değil, sektöre genel anlamda destek sağlıyor. Yeni havayolu şirketlerinin kurulmasını teşvik ediyor, yer hizmetleri ve ikram (catering) sektörlerine de destek vererek pazarın genişlemesini sağlıyor. Bu sayede bilet fiyatları düşüyor, yolcular daha fazla seçenek bulabiliyor.
Türkiye’de de sivil havacılığın gelişmesi için SHGM’nin rolünü gözden geçirmesi gerekiyor. Havacılıkta çeşitliliğin artması için yerli ve yabancı yatırımcıların önünü açmak şart. Havayolu şirketlerinin sayısı ne kadar artarsa, rekabet de o kadar büyür, bilet fiyatları makul seviyelere iner, hizmet kalitesi yükselir. Kısacası vatandaşın cebine de konforuna da katkı sağlanır.
Özetle, futbolumuz nasıl iki takımın tekelinde heyecanını yitirdiyse, havacılık sektörümüz de aynı yolda ilerliyor. Ulaştırma ve Turizm Bakanlıkları iş birliği yaparak, SHGM’nin yeni havayolu şirketlerine destek vermesini sağlamalı ve Türk sivil havacılığının önü herkese açılmalı.
Aksi takdirde, THY ve Pegasus’un kendi aralarında oynadıkları sonucunda “kasanın” kazanacağı “anlaşmalı” maçları izlemeye devam ederiz.