Havayoluyla seyahat eden yolcuların yolculuk deneyimlerini ölçen ve dünyadaki 200 uluslararası havalimanını analiz eden AirHelp’in 2023 yılı araştırmalarına göre, Türkiye’nin ikinci büyük havalimanı olan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nın 184’üncü sırada yer aldığını görünce açıkçası şaşırdım doğrusu.
İSG’nin işlettiği terminali 6,85 puan ile neredeyse son sıralara taşıyan faktörler neler olabilir diye biraz düşünmeye başladım ve sonrasında aklıma takılanları kısaca özetleyim istedim. Öncelikle şu önemli faktörleri dikkate almakta fayda var diye düşünüyorum.
Bir projeye sıfırdan başlamanın en güzel tarafı, o projenin günün ihtiyaçlarına ve şartlarına en uygununu bulup, hayata geçirme imkanıdır. Hayalini kurduğunuz, mimari olarak tasarladığınız, sonrasında da devreye aldığınız bir yapıyı yönetmek de işletmek de işin en keyifli tarafı olsa gerek.
Çağın son teknolojilerini kullanmanın getirdiği avantajlarla birlikte doğaya ve çevreye daha az zarar veren insan odaklı faaliyet alanları oluşturmak, kaliteli üretim veya hizmetin elde edilmesini sağlayan unsurların başında geliyor.
Türkiye’deki havalimanları ve terminalleri yukarıda anlatmaya çalıştığım konuya en yakın örnekleme yapılacak kompleksler olarak ele alınabilir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de çok hızlı bir gelişim gösteren ticari havacılık sektörünün ihtiyaçlarına çözüm üretmek her geçen gün daha zor bir hal alıyor.
Sabiha Gökçen Havalimanı yakın bir zaman diliminde yapılmasına karşın, hızla artan yolcu talebiyle günün ihtiyaçlarına yanıt vermekte zorlanmaya başlayan havalimanlarının başında geliyor.
Geçtiğimiz yıllarda devreye alınan ek dış hatlar terminali, yolcu akışına kısmen çare olduysa da bu yılın başlarında hizmete açılan 2. piste inen uçakların getirdiği yeni misafirleriyle birlikte havalimanın terminal tarafı bu yoğunluktan en çok etkilenen bölümler olmaya başladı.
Sabiha Gökçen Havalimanı’nın özellikle geliş katındaki basık, havasız ve adeta karanlık ortam, yoğunluğun yaşanmadığı geçmiş dönemlerde bile yolcuların en çok şikayet ettiği çıkış akışının noktaların başında geliyordu. Bu kasvetli ortam, özellikle yabancı yolcular üzerinde bıraktığı olumsuz hala devam ediyor. Tuvaletlerin temizliği konusu eskiden olduğu gibi yolcuların şikayet sıralamasında ilk sıralara koydukları önemli bir sorun olarak yine karşımızda duruyor.
Terminal kapılarını aşıp dışarı ulaşabilen yolcuların karşılaştığı manzaradaki görüntüler ise acilen çözüm bulunması gereken sorunlar arasında yer alıyor. Eski Topkapı/Harem oto garlarını aratmayan, taksi ve otobüslerine yolcu kapma yarışındaki kahyaların oluşturduğu kargaşa görüntüleriyle karşılaşan yeni İstanbul misafirlerine, bir an “Ben nereye geldim” dedirtiyor adeta…
Özellikle geliş katına konuşlanan ve sayıları mantar gibi her geçen gün artan rent a car ofis çalışanlarının acilen disipline edilmesi ayrı bir sorun olarak ortada duruyor. Her önüne gelenin kolayca ofis kiralayabildiği bu kontrolsüz işletmecilerden ötürü terminaldeki görüntü oto galericilerinin toplandığı mekanlara dönüşüyor.
“Kurumsal İletişim” konusu da, İSG’nin acilen çözüm bulması gereken önemli bir sorunu gibi öne çıkıyor. Telefonla bu departmana ulaşmak mümkün değil desek yeridir. Şirketin çağrı numarası 444 3 729’dan ve 0 216 588 80 00 hattından biraz sabırlıysanız danışma görevlisine belki ulaşabilirsiniz. Ancak iş hemen bitmiyor. Danışmaya, “Kurumsal İletişim” ile görüşmek istediğinizi belirttiğinizde, kurumsal iletişimin telefon numarası olmadığını bu nedenle bağlayamayacağını öğrendiğinizde şaşırıyorsunuz. “Kurumsal İletişim”e ulaşamayıp, hadi bir de “İletişim formu” doldurup derdimi anlatayım deseniz yine nafile…
Bu uğraşlarınız sonucunda elde edebileceğiniz tek kanıt, telefonunuza sms ile gelen “Başvurunuz alındı” yanıtı oluyor. Bu durumu bizzat yaşayan biri olarak insanın aklına İSG’nin en önemli sorunu acaba “Kurumsal” mı, yoksa “İletişim”mi? sorusu geliyor.
Türkiye’de havacılık sektörünün aşama yaptığı bir süreçte Sabiha Gökçen Havalimanı’nın işletmesini sürdüren İSG’de yaşanan durum maalesef bu!
Ancak, tüm bu aksaklıklara ve sorunlara karşın, umutsuz olmaya da pek gerek yok.
Niye mi derseniz?
Geçtiğimiz günlerde İSG’nin başına CEO olarak atanan Alp Er Tunga Ersoy havacılık tecrübesi, bilgi birikimi, ve yöneticilik vasfıyla bu sorunların üstesinden gelebilecek ülkemizdeki sayılı isimlerden.
Yazının başında değindiğim gibi yeni bir terminal yapımıyla ve sonrasında işletimiyle ilgilenecek olsaydı sanırım işi çok daha kolay olurdu. Ersoy’un görevi hem teknik aksaklıklar, hem de yapısal sorunlara çözüm bulup, hantallaşmaya başlamış bir yapıyı ayağa kaldırmak.
Kendisiyle tanışmış olmasam da hakkında ulaştığım bilgilere göre Ersoy, bu sorunların üstesinden gelebileceğinin ipuçlarını TAV Havalimanları’ndaki deneyimi, bilgi birikimi ve kişisel özellikleriyle bize veriyor.
Yeni CEO Alp Er Tunga Ersoy’un işi hiç kolay değil.
Ancak, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nın modern ve çağdaş bir hale dönüşebilmesi için eskisinden daha fazla şansı var gibi görünüyor.
Bakalım süreç nasıl işleyecek?