Hindistan, küresel havacılık sektöründe son yıllarda önemli bir aktör haline geldi…
Airbus, Boeing ve Embraer gibi devler, üretim süreçlerini Hindistan’a kaydırarak bu ülkeyi tedarik zincirlerinin kritik bir parçası yapmayı hedefliyor…
Havacılık devlerinin planları sadece bu ülkeye satış yapmak değil. Amaçları, üretim zincirinin bir parçasını bu dinamik Güney Asya ülkesine taşımak. İlk adım, Hindistan’da üretilen uçaklar için yedek parça üretimi ve tedarik altyapısını kurmak…
Hindistan bugün artık yalnızca kalabalık bir pazar değil, aynı zamanda küresel havacılık ekosisteminin giderek daha merkezi bir parçası. Jeopolitik konumu, Uzak Doğu ile Batı arasında stratejik bir geçiş noktası oluşturuyor. Lojistik açısından sunduğu kolaylık, Asya içindeki uçuş ağlarını besleyen bir merkez olma potansiyelini beraberinde getiriyor.
Ucuz ve nitelikli iş gücü, stratejik konum ve artan iç pazar talebi, Hindistan’ı cazip kılıyor. Ancak bu fırsatlar, Türk havacılığının Hindistan’daki operasyonlarını olumsuz etkileyen gelişmelerle gölgelendi.
Geçtiğimiz ay Hindistan, ülkenin en büyük havalimanları olan Delhi, Mumbai ve Ahmedabad’daki Çelebi Hava Servisi’nin güvenlik izinlerini iptal etti. Bu karar, Hint hükümetinin ulusal güvenlik gerekçesiyle aldığı bir dizi önlemin parçasıydı.
Çelebi, bu havalimanlarında yer hizmetleri ve kargo operasyonlarını yürütüyordu. Adani Grubu, Mumbai ve Ahmedabad’daki operasyonları devralarak Çelebi ile olan ortaklıklarını sonlandırdı.
Bu gelişmeler, Türk havacılığının Hindistan’daki operasyonlarını zorlaştırdı. Çelebi’nin güvenlik izinlerinin iptali, Hintli havayolu şirketleriyle olan işbirliklerini etkileyebilir. Örneğin, THY’nin Hindistan’daki partneri SpiceJet ile yaşadığı finansal sorunlar, iki şirket arasındaki ilişkileri gerdi.
THY Teknik A.Ş., SpiceJet’e verdiği ekipmanları geri alamadığı için 14.5 milyon dolarlık dava açtı. Bu durum, Türk havacılığının Hindistan’daki operasyonel verimliliğini olumsuz etkileyebilir.
Öte yandan, THY’nin Hindistan’daki büyüme stratejisi, IndiGo ile yaptığı codeshare anlaşmasıyla destekleniyor. Bu anlaşma sayesinde THY, Delhi ve Mumbai’nin yanı sıra Ahmedabad, Kalküta, Haydarabad, Bangalore ve Chennai gibi şehirlere de uçuşlar düzenliyor. Ancak, iki ülke arasındaki uçuş izni sayısının sınırlı olması, bu stratejinin etkinliğini kısıtlıyor. Her iki ülke haftada yalnızca 14’er uçuş iznine sahip; bu da kapasiteyi yetersiz kılıyor.
Sonuç olarak, Hindistan’ın havacılık sektöründeki büyüme fırsatları, Türk havacılığının karşılaştığı zorluklarla dengeleniyor. Havacılık devleri Hindistan pazarına yönelmiş durumda. Türkiye fırsatı kaçırıyor mu? diye merak etmemek elde değil!
Bu kritik virajda, Türk şirketlerinin Hindistan’daki operasyonlarını sürdürebilmesi için diplomatik ilişkilerin güçlendirilmesi, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve yerel düzenlemelere uyum sağlanması büyük önem taşıyor.
Aksi takdirde, Hindistan’daki potansiyel fırsatlar, Türk havacılığının dezavantajına dönüşebilir.