35 yıl önce Türk Hava Yolları (THY) ve Lufthansa Havayolları ortaklığıyla kurulan SunExpress, geçmiş yıllarda dikkat çekici bir çizgide istikrarlı ve dengeli bir büyüme stratejisi izledi.
Özellikle 1990-2000 yıllarının yönetimleri, bölgesel turizmin dinamiklerini dikkate alarak uçak filosunu yılda en fazla 2 ila 4 uçak arasında artırarak temkinli bir yol haritası belirledi. Ancak son yıllarda şirket, özellikle şu an görevde bulunan şirketin CEO’su Max Kownatzki ile birlikte çok daha agresif bir büyüme stratejisi izlemeye başladı.
SunExpress’in filosunu 2025’te 85 uçağa, 2035’te ise 166 uçağa çıkarmayı hedeflemesi, bölgesel jeopolitik dengeler açısından tartışmaya açık bir konu. Özellikle charter operasyonlarına dayalı bir havayolu olarak turizmin doğrudan etkisi altında bulunan SunExpress’in bu denli büyük bir filo genişletme kararı alması, bazı riskleri de beraberinde getiriyor.
Jeopolitik riskler ve turizmin kırılganlığı
Bilindiği üzere turizm, küresel ekonomik dalgalanmalardan ve politik gelişmelerden en çok etkilenen sektörlerden biri konumunda. SunExpress, esas olarak tatil destinasyonlarına sefer düzenleyen bir charter şirketi olarak faaliyet gösterdiği için olası bölgesel krizler, siyasi gerilimler veya küresel ekonomik durgunluklar gibi faktörlerden ciddi şekilde etkilenebilir.
Özellikle Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın jeopolitik istikrarsızlıkları, SunExpress’in mevcut stratejisinin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri yaratıyor. Turizmin sert darbe aldığı dönemlerde, yüksek sabit maliyetlere sahip geniş bir filo, şirketin finansal dengesini olumsuz etkileyebilir.
Uçak siparişlerinde THY ve LUFTHANSA’nın etkisinde mi kalındı?
SunExpress’in son dönemdeki filo büyüme politikası, THY’nin agresif genişleme stratejisinin bir yansıması mı? sorusunu da gündeme getiriyor. Geçtiğimiz yıl Dubai Havacılık Fuarı’nda THY ve Lufthansa’nın uçak siparişlerinin heyecanıyla bu sipariş kervanına katılan SunExperess üst yönetiminin gözden kaçırdığı önemli bir ayrıntı var. Kurucu şirketleri olan THY, İstanbul Havalimanı, Lufthansa da Frankfurt Havalimanı ile dünyanın sayılı bağlantı merkezlerinden operasyon yapan güçlü global şirketler. SunExpress ise nihayetinde ağırlıklı olarak turizm sezonlarında doluluğunu artırabilen bir charter havayolu kuruluşu. SunExpress’in üst yneticileri, başta Max Kownatzki olmak üzere filo büyütme sevdasındayken bu önemli detayları da analiz ettiler mi acaba?
Sonuçta, SunExpress, THY ve Lufthansa’dan çok farklı bir iş modeline sahip. “Babaları” THY ve Lufthansa gibi büyük bir network taşıyıcılarının aksine, SunExpress’in talep daraldığında fazla kapasitesini yönetmesi çok daha zor olabilir.
Büyüme Stratejisi Ne Kadar Sürdürülebilir?
Boeing’e verilen 132 uçaklık sipariş büyük bir yatırım. Ancak bunun piyasa talebiyle ne kadar örtüştüğü konusunda soru işaretleri var. Bir gerçek var ki, havayolu sektöründe büyüme her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz; gereğinden fazla genişleme maliyetleri artırabilir, finansal kırılganlığı yükseltebilir ve operasyonel esneklik kaybına yol açabilir. Umarız SunExpress yönetimi bu ayrıntıları ince eleyip sık dokuyarak değerlendirmiştir.
Büyüme, bir şirket için ne kadar önemliyse de bu noktada agresif büyüme yerine, daha dengeli bir genişleme modeli benimsenmesi gerektiği söylenebilir. Eğer SunExpress, mevsimsellik etkisini azaltacak şekilde operasyonlarını çeşitlendiremezse, aşırı genişleyen filo nedeniyle verimlilik ve kârlılık kaybı yaşayabilir.
Dengeyi Korumak Şart
SunExpress’in hedefleri büyük olabilir. Ancak havacılık sektörü dengeli bir yönetim gerektirir. Turizme bağlı bir havayolu olarak, bölgesel krizlere karşı esnekliğini koruması şart. Mevcut büyüme stratejisi, doğru yönetilmediği takdirde şirket için finansal riskler yaratabilir. Yönetimin, uzun vadeli planlarını daha ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirmesi gerektiği açık.
Uçak filosunu genişletmek cazip bir büyüme stratejisi olabilir, ancak SunExpress’in asıl yapması gereken, operasyonel esneklik sağlayan bir iş modeli oluşturmak ve “aşırı kapasite riskini minimize etmek” olmalıdır.