Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Abdulkadir Uraloğlu’nun program takvimini görmek mümkün olsaydı, muhtemelen birkaç saniyede yorgunluktan ekranı kapatırdık…
Zira Sayın Bakan, neredeyse Türkiye’deki her açılışta, temel atmada, tanıtımda sahnede. Hem de yalnızca bakanlığa bağlı klasik kurumlarla sınırlı kalmadan, ulaştırma sektörünün en geniş yelpazesine kadar…
Devlet Demir Yolları’nın yeni hat döşeme töreninde kürsüde yine o var. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün köprü, tünel ve viyadük açılışında da… PTT’nin “Aynı Gün Teslim” hizmetini başlatırken yine mikrofon elinde. DHMİ’nin işlettiği havalimanlarının pistinden, terminaline kadar her yenilikte, Sayın Uraloğlu mutlaka orada.
Bu listeye bakınca “Bakanlık makamı, adeta bir ulaştırma ansiklopedisi gibi çalışıyor” dememek elde değil. Ancak sadece kamu yatırımlarında değil, özel sektörün yatırımlarında da yine aynı isim ön planda.
Yakın geçmişten örnek verecek olursak, İstanbul Havalimanı’nda (İGA), özel sektör eliyle yürütülen terminal yatırımlarında bile açılış törenlerinin başrolünde Bakan Uraloğlu. Oysa, pistleri inşa eden yüklenici şirket İGA. O pistlerden aynı anda 3’lü paralel kalkış gerçekleştirecek ve Avrupa’da bir ilki yaşatacak başrol oyuncuları İGA ve THY’nin sahnede ön planda olması gerekirken, kamuoyu Uçak ve pistleri göreceği yerde sürekli Bakan Bey’i izliyor sürekli. Antalya Havalimanı’nda Fraport-TAV ortaklığıyla gerçekleştirilen yeni terminal projesinin tanıtımında da kürsüde sayın Bakan yine…
İş bununla da bitmiyor. Türk Hava Yolları’na yeni uçak alımları mı yapıldı? Filoya kaç uçak katıldı? Uçak yolcu sayısı kaç milyon oldu? Bu bilgilerin tamamı da kurum yetkilileri yerine doğrudan Sayın Bakan tarafından kamuoyuyla paylaşılıyor. Havalimanlarından geçen yolcu sayıları, gecikme oranları, uçuş performansları gibi periyodik istatistiklerin açıklanmasında da yine Sayın Bakan Uraloğlu’nu görüyoruz.
Elbette devletin yatırım izleme ve yönlendirme görevi var, ancak yatırımcı firmaların temsilcilerine de bu sahnelerde biraz daha fazla alan tanımak, dengeli bir kamu-özel sektör işbirliğini göstermek açısından anlamlı olabilir.
Bu noktada bir parantez açmakta fayda var: Sayın Bakan’ın kurumlara hâkimiyeti, projelere olan ilgisi, detaylara vakıf duruşu oldukça önemli. Yerinden kıpırdamayan, günü geçirme düşüncesindeki bürokratların sistemi tıkadığı günümüzde, Sayın Uraloğlu’nun gecesini gündüzüne katarak, yurdun dört bir yanına koşturması tabii ki çok değerli. Ancak bu gibi etkinliklerde, eserin ortaya çıkmasında ve ülkeye kazandırılmasında emeği olan genel müdürlerin, CEO’ların, proje sorumlularının ve teknik ekiplerin de biraz daha ön planda ve görünür olması gerekir diye düşünüyorum.
Bir genel müdürün, yıllarca üzerinde çalıştığı bir projenin açılışında yalnızca protokolde oturması; bir mühendis ekibinin gece gündüz yürüttüğü çalışmanın anlatımında söz sahibi olamaması, zaman içinde motivasyon kaybına yol açabilir. Halbuki bu törenler, aynı zamanda çalışanları onore etmenin bir yoludur.
Üstelik bu sadece kamu kurumları için değil, özel sektör yatırımları için de geçerli. Devlet, şüphesiz düzenleyici ve denetleyici roldedir; ancak yatırımcıların kamuoyuna projelerini sunarken kendi temsilcileriyle de görünmesi hem şeffaflık hem de ekonomik güven açısından kıymetlidir.
Sayın Uraloğlu’nun bu yüksek temposu, elbette birçok alanda başarıyı da beraberinde getiriyor. Ancak zaman zaman kürsüyü başka isimlerle paylaşmak, sahneyi yalnızca belirli kişilere bırakmamak, kolektif emeği görünür kılmak açısından önemli. Bakan Uraloğlu, temsil ettiği bakanlığına bağlı kuruluşların faaliyetlerini yakından izlemeli, destek olmalı, önünü açmalı. Ortaya çıkan bir eserin lansmanını, o işlerde emeği geçmiş ilgili şirket, kurum, kişi her kim ise onları ön plana çıkarıp, kendisi ise bu projeleri yürüten maestro gibi durmalı.
Ulaştırma, büyük ölçüde kolektif bir çabanın ürünü olan bir alandır. Büyük projeler, büyük ekipler gerektirir. Ve o ekiplerin her bir üyesi, alkışın bir kısmını hak eder. Kamuoyunda oluşmaya başlayan ‘Ben bakanım her yeri ben açarım’ düşüncesinin, daha kolektif anlayışa dönüşmesiyle başarı ve hizmetlerin ivme kazanacağı aşikardır.
Belki önümüzdeki dönemde, bir açılış töreninde bir genel müdürün, bir mühendis grubunun ya da özel sektör temsilcisinin de kamuoyuna seslendiğini görebiliriz. Bu tür paylaşımlar, yalnızca kişileri değil, kurumsal yapıyı da güçlendirir.
Kısacası, Sayın Bakan Uraloğlu’nun enerjisi ve ilgisi takdire şayan. Ancak bu ilgi, sahneyi paylaşma zarafetini de kapsarsa, Türkiye’nin ulaşım projeleri sadece beton ve çelikle değil, kurumsal aidiyetle de güç kazanır.
