Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama dikkatimi çekti!
Medyaya yapılan açıklamada vurgulanmak istenen şey, Türk Hava sahasından 1 günde geçen transit uçak sayısının çokluğu, özetle bir rekor duyurusu…
Neymiş, 1 günde bin 906 uçak üzerimizden uçak geçmiş ve bu bir rekormuş!
“Rekor” kelimesi içerikli bu paylaşım, insanlarda bir dikkat uyarndıracağı varsayılarak, Bakan Uraloğlu’nun beyanatı basına bu şekilde servis edilmiş olsa gerek.
İyi güzel de şöyle bir gerçek de var. Söz konusu bu rakam, Türk hava sahasından 1 günde geçen en yüksek uçak sayısı olabilir.
Ancak, bu rekorun ardında sessiz bir çevresel felaketinin izleri olduğunu göz ardı etmemekte de fayda var. Hatta, bu konuyu biraz daha sorgulayıp üzerine gitmekte fayda var diyelim işin doğrusu…
Şöyle ki;
Transit uçuşlar, ekonomik getirileriyle övülse de, çevreye ve halk sağlığına olan etkileri hep görmezden geliniyor. Gökyüzünden geçen her uçak, sadece bir ekonomik veri değil, aynı zamanda dünyamıza bir çevresel yük.
Türkiye’nin hava sahası bir ticaret koridoru olabilir, ama bu koridorun bedelini topraklarımız, sularımız ve ciğerlerimiz ödüyor. Yetkililer, transit uçuşları bir başarı olarak sunarken, bu uçuşların çevresel ve sağlık maliyetlerini de aynı ciddiyetle gündeme getirmeli.
Örnek vermek gerekirse, her bir uzun mesafeli uçuş, ortalama olarak yaklaşık 90 ton CO₂ salınımı yapıyor. Türkiye üzerinden geçen günlük ortalama 1.500–2.000 uçuş baz alındığında:
Yıllık uçuş sayısı (ortalama): 1.750 uçuş/gün × 365 gün = 638.750 uçuş
Yıllık CO₂ salınımı: 638.750 uçuş × 90 ton = 57.487.500 ton CO₂
Bu miktar, Türkiye’nin yıllık toplam karbon emisyonunun yaklaşık yüzde 10’una denk geliyor. Ve bu sadece transit uçuşlar! Bu emisyonlar, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunu artırarak:
Barajlarımızın su döngüsünü bozuyor
Tarım alanlarında kuraklık ve verim düşüşüne neden oluyor
Soluduğumuz havayı kirletiyor, astım ve KOAH gibi hastalıkları tetikliyor
DOĞAMIZI KİRLETENLER YALNIZCA TRANSİT UÇAKLAR DEĞİL
Türk Hava Yolları, Pegasus, SunExpress ve AJET gibi şirketler, hem iç hem dış hatlarda yoğun uçuşlar gerçekleştiriyor. 2024 yılı verilerine göre yalnızca THY’nin uçuşlarından kaynaklanan CO₂ salınımı 3 milyon tonun üzerindeydi. Pegasus ve diğer şirketlerle birlikte bu rakam 5 milyon tonu aşıyor.
Her uçuşta yakılan jet yakıtı, kilogram başına 3,15 kg CO₂ salıyor. Bu da her 100 km’de kişi başına 285 gram CO₂ anlamına geliyor. Özel jetler ve askeri uçaklar ise bu oranın çok daha üzerinde salınım yapıyor.
Özel jetler, kişi başına düşen karbon salınımında en yüksek oranlara sahip. Askeri uçaklar ise hem yakıt tüketimi hem de ses kirliliği açısından ciddi çevresel tehdit oluşturuyor. Muğla Dalaman Havalimanı’nda yapılan bir çalışmada, sadece bölgesel uçuşlardan kaynaklanan yıllık CO₂ salınımı 93.410 ton olarak hesaplandı.
TRANSİT GEÇİŞLERİN BEDELİNİ SAĞLIĞIMIZLA ÖDÜYORUZ
Türkiye’nin transit uçuşlardan elde ettiği doğrudan gelir net olarak açıklanmıyor. Ancak hava sahası kullanım ücretleri, yakıt ikmali, yer hizmetleri gibi kalemlerle yüz milyonlarca dolar gelir sağlandığı tahmin ediliyor. Buna karşın, başta solunum hastalıkları nedeniyle artan sağlık harcamaları artıyor. Su kaynaklarının azalırken, tarımsal verim kaybı kendini gösteriyor. Göz ardı edilen bu durum, transit gelirlerin katbekat fazlasını halkın sağlığı ve çevre tahribatı olarak geri alıyor.
ACİL ÇÖZÜM GEREKMİYOR MU?
Türkiye, “Yeşil Hava Yolu” gibi projelerle karbon salınımını azaltmaya çalışıyor. Ancak bu projeler henüz sınırlı ve gönüllülük esasına dayalı. ICAO’nun CORSIA programı gibi uluslararası karbon dengeleme sistemleri uygulanıyor olsa da, bu sistemler gerçek emisyon azaltımı yerine “karbon kredisi satın alma” ile sınırlı kalıyor.
Kısacası, içinde bulunduğumuz dönem,”üzerimizden geçen uçakları sayma” zamanı değil. Acilen yapılması gereken teknolojik gelişmelerin doğaya, insanlarımıza, ekonomiye, çevreye vereceği tahribatı nasıl minimize etme arayışlarına hız verme, bu gibi sorunlara çözüm için odaklanma zamanıdır.